Zamanın Kuyruğunu Bağlamak

FUNDA GÖKÇEN
Zamanın Kuyruğunu Bağlamak
 
Efendimiz “Ümmetimin suretleri gönülleri ile değişir.” buyuruyor ya hani bu cihetle benim de zihnimi ziyadesiyle meşgul eden kelimeler olur zaman zaman. Gönlüme düşer, orada filizlenir ve fideleyeceğim günü bekler de durur.
 
Hafta sonu sevincim okuma hayali ile başlar ta ki nihayete erinceye dek. Sabah uyandığımda gönlüme bir kelime düşmüş olur hep ya da rüyamdan kalma birkaç deneme kırıntısı veya dize. Akşama kadar döner durur artık zihnimde ne zaman ki işlerimi bitirip klavye başına otururum bilinmez. Bazen notlar alıp saklarım bir ara yazarım diye bazen de birkaç cümle ile sosyal medyada paylaşıp geçerim. Düşündüm de o notlara belki de hiçbir zaman sıra gelmeyecek çünkü hayat öyle bir telaşe ile akıp gidiyor ki belki de ânı yaşamak lazım, olduğu kadar.
 
 Kendime not: mükemmelciliği de bırakmak lazım bu arada.
 
Bu hafta gönlüme bir değil iki kelime birden düştü. Biri zaman mefhumu diğeri ise kalp. Hangisini ele alayım derken girift bir düşünce karmaşası içinde kaldı aklım. Bu iki kavramın kuyruğunu birbirine bağlamaya karar verdim lakin bilemiyorum belki de biri bağları koparıp kaçacak ya da uslu uslu yol alacaklar, göreceğiz.
 
Önce kalp kelimesinin etimolojisini ele almak istiyorum kalp: kelime kökü Arapçada "بلق" olup manası değişme, dönme, tersine çevirmedir. İnsan nefis taşıyan bir varlıktır ve tıpkı bukalemun gibi bulunduğu ortama göre değişkenlik gösterdiği için bu eşsiz organımıza kalp adı verilmiştir. Bukalemun, hangi nesnenin yanına konsa onun rengine bürünür. İşte kalp de böyle bulunduğu ortamın rengini alır. Bu cihetle yüce Rabbimiz, sevgili peygamberimiz ve birçok İslam âlimi kalp konusu üzerinde ısrarla dururlar çünkü insanın bütün davranışları bu merkezden sudur eder.
Bir de şöyle bir şey vardır ki vücudumuzdaki bütün organlar beyinden emir alarak çalışırken kalp iradesinde müstakildir. Diğer uzuvlarımız bizim isteğimizle hareket ederken, o başına buyruktur. Bu derin bilgi ve mana ikliminden yola çıkarak insanların nasıl değiştiğini söylemek istiyorum. Yalnız dikkatinizi şu hususa dokundurmak istiyorum ki öğrenmekle idrak etmek arasında derin mana farkı varmış. Anlamak başka, idrak etmek çok başkaymış. İdrak fiilen gerçekleşen bir hadise olup yakın çevrede bukalemunlar zuhur edince bu anlamlı fiil vuku buluyormuş.
Kalp konusunu burada noktalamak istiyorum zira ‘zaman’ çekiştirmeye başladı bile. Sabırsız beklemiyor tıpkı günler, gecelerde olduğu gibi akıp gitmek istiyor ne diyelim her şey görevini yapmakla yükümlü. Ahh keşke gerçekten zamanın kuyruğunu bağlayabilsek de güzel günlerimizi tıpkı şairin kitap arasında kurutup saklamak istediği gibi biz de saklayıp ara ara yaşayabilseydik keşke ama maalesef ki bu muhal, tasarı kipinden öte gidemeyecek hayal dünyamızda.
 
Yaşadıkça öğreniyor insan…
Öğrendim!
Ne çok şey bilmediğimi…
 
Anladım!
Zamanın paradan daha değerli olduğunu, yetiştirmem gereken bir dosya için haddinden fazla para harcadığım zaman anladım.
 
O halde?
Para kazanmak için hayatımızı hiç düşünmeden harcarken, neden harcadığımız zamanı para kadar tasarruf etmiyoruz?
Oysaki paranın bedeli zaman etmiyor!
 
 
“Nedir hayat nedir ki? Yırtılır beyin zarım,
Hangi selvi gölgesi bilmem benim mezarım.”
Necip Fazıl Kısakürek
 
Ne de güzel ifade buyurmuş büyük üstâd başka kelama ne hacet.
 
 
Alıntıladığım şu güzel yazı ile veda etmek istiyorum:
“Bir senenin kıymetini sınıfta kalan bilir!
Bir ayın kıymetini erken doğuran kadın bilir!
Bir haftanın kıymetini dergi çıkartan bilir!
Bir saatin kıymetini sevgilisini uğurlamak üzere peronda oturan bilir!
Bir dakikanın kıymetini uçağını kaçıran!
Bir saniyenin kıymetini ölümden son anda kurtulan!
Bir salisenin kıymetini gümüş madalya alan bilir!
İnsanın satın alamayacağı tek şey zamandır.
Bu yüzden zamanla altın alınır, altınla zaman alınmaz.”
 
 
 
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir