Yol Kenarı Filmi Sinemalarda

Yönetmen
Tayfun Pirselimoğlu'nun
Yol Kenarı Filmi
Sinemalarda
 
Yönetmen Tayfun Pirselimoğlu'nun siyah-beyaz çektiği  “Yol Kenarı” filmi bugünden itibaren sinemalarda.
 
Mitra Filmcilik'in yapımcılığında çekilen Yol Kenarı filminin oyuncuları: Tansu Biçer, Nalan Kuruçim, Taner Birsel, Haydar Şişman ve Ercan Kesal'ın yanı sıra 2016'da vefat eden İsrafil Köse.
 
Tayfun Pirselimoğlu daha önce "Rıza", "Pus", "Saç" ve "Ben O Değilim" gibi filmlere imza attı. Tayfun Pirselimoğlu'nun yazıp yönettiği son filminde görüntü yönetmenliğini Andreas Sinanos üstlenmiş,
 
Yaklaşık iki saat süren siyah beyaz filmin özgün müziklerinde de Yunan müzisyen Nikos Kypourgos'un imzası var.
 
Film, bu yıl İstanbul Film Festivali'nde Tayfun Pirselimoğlu'na "En İyi Yönetmen", Tansu Biçer'e "En İyi Erkek Oyuncu Ödülü" kazandırdı. Film, Ankara Uluslararası Film Festivali'nde de Natali Yeres'e "En İyi Sanat Yönetmeni" ödülünü getirdi.
 
Filmin Konusu
 
"Karanlık bir deniz ile uğursuz bir ormanın arasına sıkışmış küçük kasabanın açıklarına demirleyen gemiden uğultular gelmektedir. Gemiden ulaşan uğultular, manasız cinayetler ve aniden çıkan yangınlar kasabanın sakinlerinde marazi bir huzursuzluk hali oluşturur. Kasabanın sakinleri, karşılaştıkları tuhaf işaretler yüzünden kıyametin yaklaştığına inanmaktadır. Bu atmosferdeki kasabaya yeni gelen ve kahvede çalışmaya başlayan gencin sırtındaki işaret merak uyandırır. Acaba o beklenen kişi midir?"
 
Film için Notlar
 
“Pirselimoğlu’nun kurduğu kasabanın günümüz dünyasının bir alegorisine dönüşümü, birincil olarak filmin başında gemiye bakmaktan ilk vazgeçen kişi olan genç adamın konumlanışıyla temelleniyor denebilir. Kısa bir süre önce kasabaya gelen bu genç adamın kimliği sorgulanmaya başlanıyor yerel insanlar tarafından. Ama o, kasabaya sadece iş bulmak için geldiğini söylüyor. Fakat bu, kasaba halkı için, hiçliğin ortasındaki böyle bir yere gelmek için geçerli bir neden değil. Ahali kıyamet alametleriyle akli dengesini öylesine yitirmiş durumda ki bu yabancıya fazladan bir önem atfetmekte gecikmiyor. Ve onun bir kurtarıcı olup olmadığını merak etmeye, sorgulamaya başlıyor.
Genç adam ise böylesi ulvi bir görevin çok uzağında. Bir kahvehanede çalışıyor. Konaklama ihtiyacını gidermek için bir otelin temizliğini yapıyor. Ama yetkililer dahi bu adama bir tür mesih muamelesi yapmakta ısrarlı. Zira yetkililer de genel gidişata dair en ufak bir fikre sahip değiller. Alametlerin varacağı yeri beklerken kendilerine yardımcı olacak üst bir gücün varlığına ihtiyaç duyuyorlar." 
 
"Belirsizliğin doğurduğu bu absürtlük, böylesi zengin bir düşünme pratiğine alan açarken Tayfun Pirselimoğlu’na da kurduğu dünyada ya da dünyayla istediği gibi oynayabilme imkânı sağlıyor. Ne yazık ki yönetmen bu oyun alanın çekiciliğinde anlatının iplerini elinden kaçıracak kadar kendini kaybediyor. Kasabada süregiden olayların absürtlük düzeyinin, hâkim olan paranoya hâline paralel olarak yükselmesi bekleniyor doğal olarak. Lâkin bu absürtlükler silsilesinin filmin temelinde yatan kıyametin eşiğinde kontrolünü yitiren dünya fikrine ne ölçüde hizmet ettiği, bir yerden sonra soru işaretleri doğurmaya başlıyor.
Çünkü bir yerden sonra gelişmeler, delirme hissini köpürtecek şekilde dikey eksende gerçekleşeceği yerde yatay eksene düşmeye başlıyor. Tam da bu sebepten, filmin absürt komedisi zıvanadan çıkarken oluşan paranoya hâlini seyirciye daha yoğun bir şekilde geçiremiyor; sık sık tekrar hissi doğuruyor. Bu da kasabada yükselen tansiyonun seyirci nezdinde karşılığını bulamamasıyla sonuçlanıyor. Delilik hâlini daha uçarı bir şekilde yükseltmek yerine daha dingin bir tonda vermek elbette ki bir yönetmen tercihi. Ama herhangi bir anlam yaratamayan sahneler, absürtlükle işlevsizlik arasında salınan diyaloglar, Yol Kenarı’nı başlangıçta kurduğu fikir ve atmosferi geliştiremeyen, kendi fikrinin çekiciliğine ve teknik yetkinliğine takılıp kalmış eksik bir film hâline getiriyor.
 
Filmin Angelopoulos’un da sıklıkla birlikte çalıştığı görüntü yönetmeni Andreas Sinanos imzalı kusursuza yakın siyah-beyaz sinematografisi, Pirselimoğlu’nun ağırbaşlı anlatım tercihiyle iyi bir uyum yakalıyor. Bireylerin ve mekânların adının dâhi olmadığı bu dünya tasviri, tüm şıklığına rağmen renksizlikle de birleşince seyircinin ilişki kurmasının son derece güç olduğu bir hâl alıyor. Tam olarak neye hizmet ettiği belirsiz kimi sahne ve diyalogların iyice gevşettiği anlam dünyasında seyirciye tutunacak güçlü bir dal kalmıyor bir bakıma. Hem fikren hem de görsel olarak şık bir yapı kuran, kara mizah tonuyla zaman zaman keyif veren Yol Kenarı, seyirciyi içine almamakta, denklem dışında tutmakta ısrar ettikçe, kıyametin yanı başında kendiyle başbaşa kalmış bir film olmanın ötesine gidemiyor. (Güvenç Atsüren / filmloverss.com)
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir