Söyle Şair Ne Kaldı Geriye

İSMAİL GİRAY
Söyle Şair Ne Kaldı Geriye
 
Söyle şair, ne kaldı geriye…
 
Ağladın belki geceler boyu ümitsiz, yıldızlarla dertleştin. Dağ yamaçlarına şavkıyan ay ışığına özendin. Sonra yutkundun, gözlerini çiviledin kıvrım kıvrım nakışlanan karanlığa; simsiyah bir dipsizlikten acılar devşirdin yüreğine.
 
Ne kaldı geriye, yaşamak mı?
 
Yaşadın sen onu! Nasıl yaşanmazsa ümitsiz, sen öyle yaşadın.
 
Kaç defa demirledin ellerini boşluğa, kaç kere tırnakladın acının göğsünü. Mürekkep damıttın ciğerlerinden, hüsranını yazmaya titreyen kalemine…
 
Tükettin sen mutluluk denilen iksiri, gam ırmaklarında yıkadılar senin ruhunu.
 
İtiraf et kendine; meydan yerinde kalbinin dikenli tellerine takıldı ayakların, ‘yine de bir umut’ dedin, davranamadın kılıcına, savaşmadan yenildin!
 
İtiraf et kendine…
 
Sırrını bilmeyen kalem mi kaldı ya da gözyaşının değmediği kâğıt… Söyle şair ne kaldı bir acı sessizlikten başka?
 
Sıktığın yumuklarının arasından sızan birkaç damla terli küfürden başka nen kaldı?
 
Damarlarında hecelenen isyanı, harf harf haykırmak varken failinin yüzüne, bilek damarlarına bıçağı dayamaktan başka ihtimal mi bıraktın kedine?
 
Kaybettin sen inanç denilen kuvveti!
 
Ne kaldı geriye, sesinin düğümlenmesinden, başının önüne eğilmesinden başka?
 
Çaren mi var zamanı geri çevirmeye, azmin mi var artık tepeleri aşmaya. Topuklarını sürte sürte ateşlere verip geldiğin yolları, tükürerek söndürmekten başka ya da durup olduğun yerde yanmanı izlemekten başka çaren mi kaldı?
 
Nedir seni düşündüren?  Kepaze ettiğin ömrünün, hala kulaklarına utanmadan ‘bir ihtimal daha var’ şarkısı fısıldaması mı?
 
Hangi tereddüt, hangi tebessüm hapsetti seni boşluğun mahzenlerine?
 
Cesaretin mi var utanca başkaldırmaya?
 
Kaç kere çekildin içlerine, kaç kere vazgeçtin, yemin ettin, ‘bir büyük imtihan’ dedin, onu da kaybettin.
 
Söyle şair, ne kaldı geriye…
 
Dudaklarının değmediği daha kaç acı kaldı, daha kaç yangınla kucaklaşmadın, daha kaç fahişe umuda satmadın gururunu, daha kaç belanın yatağına girmedin?
 
Şair, gönlünü, kalbini, ruhunu, sustur çığlıklarını.
 
Eylenme boşuna!
 
‘Artık çok geç’ demek için bile çok geç…
 
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir