Şehr-i Candır Adıyaman

SÜNDÜS ARSLAN AKÇA Şehr-i Candır Adıyaman

SÜNDÜS ARSLAN AKÇA
Şehr-i Candır Adıyaman
 
Eski zaman masalı değil miydi Cendere
Aşkı hüzne bandırıp çekiverdi göndere
 
Bir şiirlik ömründe mısra mısra dolanıyordu şair.  Seslerin geldiği yöne doğru koşuyordu, her seferinde farklı bir renge bürünüyordu. Her seferinde farklı bir ezgi tutuyordu yüreğinden.
 
Dilime doladığım Nemrutun kızı, yine bir cam kenarında can kırıklarının tatlı dokunuşlarıyla yola koyulduk.
 
Yol uzundu, ben benimle sabahlardım yine. Ve zaman tutar iki yakamdan şafak sökene dek, gider gelirim yitirilen vaktin ah’ı içinde.
Yol uzundu ve sürekli oturmak yoracaktı epey…
 
Şiirdi zoru kolay gösteren, şiirdi dudak kıvrımımdan dökülen… Şiirdi Türkiye’nin dört bir yanını buluşturan. Şiirdi içimizde çırpınan kuş ve hiç susmayan…
 
Bazen yalnız bazen hal diline hemhal bir yaren aranır gecenin koyuluklarında. Çay, bazen parmaklar arasında soğur, sustukça konuşulur, konuştukça susulur. En güzeli de yürek demini alır, çay biter bir yüreğinle kalırsın.
 
Yol uzadıkça uzadı, karanlığın içinde beliren zayıf ışıklardan umutlanıyorum arada. Hani ömrümüze düşen vakitsiz yıldızlar gibi.
Herkes yol hikâyelerinin enerjisini sorup duruyor bana. Bilmezler ki, şair yola vurdukça yüreğini şiirleşir yüreğinde.
 
Şafak söktü sökecek ve gözlerim uykusuzluğun en manalısına bürünmüş yine. İnadına kızarık bir göğün kara bulutundan pay almış.
Bir yandan yolu tüketme telaşında, bir yandan yürek söz saçıyor yol boyunca…
 
Nihayet Adıyaman topraklarına girdik. Etkinliğin ev sahipliğini yapan dostlar bizi otogardan alıp dinlenmemiz için otelimize getirdiler.
Ekibin bir kısmı bizden evvel varmıştı. Vakit dardı, uyku askıya alınabilirdi.  Az zamana çok muhabbet sığdırma çabasındaydık. Kelam erbabı gönüllerden nasibimize düşeni almak için yola koyulmuştuk.
Kahvaltıdan sonra Perre antik kenti ve Nemrut a gidilecekti.
 
İlk olarak Perre antik kent gezildi. İlk dikkatimi çeken uyanmış doğanın koynunda boy vermiş gelincikler oldu. Kısacık ömürlerinden habersiz ne kadar da ömürlük duruyorlardı.
 
Nemrut’a çıkmayı kafamıza koymuştuk. Her ne kadar ev sahiplerimiz üşüteceğimizden tedirgin olsa da, Adıyaman’a gelip Nemrut’u görmeden gitmek olmazdı.
 
Adıyaman türküleri eşliğinde yola koyulduk. Bu güzel şehri daha karasal düşlerken, o bizi yeşiliyle kucakladı. Sıcak samimi insanları ile, şehir uyum içindeydi.
 
Nemrut’a gelmesine geldik ama yürüme yol kısmı epey zorladı bizi. Pes etmek yoktu tabiî ki. Ve sonunda zirveye ulaştık. Yorgunluğunuza kat kat değiyor ve büyüleniyorsunuz gördüklerinizden.
 
 ‘’Milli parkın kaynak değeri eski çağlarda “Kommagene” olarak bilinen, bu alanda bulunan arkeolojik kalıntıları. Antiochos  tümülüsü ve buradaki dev heykeller,  Eskikale, Yenikale, Karakuş Tepe ve Cendere Köprüsü milli park içinde kalan kültürel değerlerin her biri kendi atmosferine çekti bizi.. Doğu ve batı teraslarında Antiochos ile tanrı-tanrıça heykellerinin yanı sıra aslan ve kartal heykelleri bulunmakta.   
 
Kommagene kralı Antiochos Theos, MÖ 62 yılında bu dağın tepesine, pek çok Yunan ve Pers tanrısının heykelinin yanı sıra kendi mezar-tapınağını da yaptırmıştır. Mezarda, bir kartalın başı gibi, tanrıların taş oymaları bulunuyor.
 
Hepimizin aklında deli sorular. Yahu bu adamlar taa o zamanda bu koca heykelleri nasıl bu dağın başına taşımışlar?
 
Muhteşem görüntüye her birimiz hayranlıkla baktık. Daha sonra tarihi Cendere köprüsü ve Karakuş gezildi. Cendere köprüsündeki kanyon tek kelime ile muhteşemdi.
 
Ve günü akşamla buluşturduk sonunda. Aracımıza binip otelimizin yolunu tuttuk. Yine dilimizde Adıyaman ezgileriyle mısralaşıyordu herkes kendi içinde…
 
Adıyaman, okunası bir şiir… Yine kendi ile baş başa kalmanın verdiği durgun halin yansımalarını kenarıma alarak şehrin ilk izlenimlerini duygu çemberinden geçiriyorum.
 
Görmediğimiz şehirler için kafamızda kurduğumuz bir hayalimiz olur ya,işte o hayalim görmekle yerle yeksan oldu. Bu şehir, farklı bir doku sunmuştu bana. Bir hoşluk, bir dinginlik ve çehreme kocaman bir tebessüm…
 
Şehir sakindi, insanları sakin ve mütebessim. Misafire hürmet ve hizmeti düstur edinmişti bu coğrafya. Hangi yüzde gezinsem kendimi bir o kadar huzurlu ve güvende hissediyordum.
 
Hani bizler de bir deyim vardır ‘’bilmediler ki ne yapsınlar’’ Aynen böyle bir karşılanmıştık bu şehirde.
 
En büyük emek sahibi olan Türkiye Yazarlar Birliği Adıyaman Şubesi Başkanı Mehmet Sait Uluçay ve Şemsettin Ağar hocamıza ne kadar teşekkür etsek eksik kalırız.
 
Etkinlik ‘’Fırat Şiir Akşamları’’ idi.
 
Adıyamanlılar heyecan dolu bu gecemizde bizleri yalnız bırakmadılar. Geceye şiir yazıyorduk mısra mısra ve şiir dolu yürekler okunuyordu gözlerinden.
 
Şairlerin tebessümlerinde bir çocuk, gözlerinde hüzün vardır. Her iki yanlarını da taşırlar yanı sıra. Yükleri ağırdır, yürekleri ter döker her daim.
Usta kalemlerin bir arada olduğu bu gecede gönüller şiir membaından nasibini aldı.
 
Programı sonuna kadar izleyen Adıyaman Belediye Başkanı Hüsrev Kutlu’nun sıcak ve samimi tavrı hepimizi bu şehrin bir parçasıymış gibi hissettirdi. Belediye kültür ve sosyal işler müdürü; İskender Korkut ve ekibine de çok teşekkür ediyoruz. Şehrin bu güzide insanları misafirlerini sevgiyle kucaklamıştı.
 
Program sonrası Adıyamanlı şiir severlerin ilgisi, hani güneyde bir şehir deyip geçeriz ya, bu şekilde düşündüğümüz için bizi utandırdı.
Adıyaman şiir memleketiydi, tarihi dokusu ile de bir sanat eseri…
 
Etkinliğin son günü okullar ziyaret edildi ve şairler öğrencilerle buluştu.  Öğrenciler hazırlıklı, idare ve öğretmenler hazırlıklı ve heyecanlılardı. Onlarda ki bu sevgi ve heyecanla bekleyişi görünce bizler de kabımıza sığamaz olduk. Umut her daim vardı. Adıyaman okullarında sanata ve sanatçıya verdiği değerle taçlanmıştı gözümüzde.
 
Farklı illerde de okul ziyaretlerimiz olmuştu. Ben de bir eğitimciyim fakat gittiğimiz çoğu okulda idari kadro dahil öğretmenlerde de ilgisizlik, vurdumduymazlık hakimdi. Adıyaman Bilgi Anadolu Lisesi, alınlarından öpülecek eğitimcilerle doluydu. Böyle duyarlı ve azimli öğretmenleri, idarecileri görünce umutsuzluk eşiğinde, umudum ellerimden tuttu yeniden.
 
Her şeyin bir sonu vardı. Biz iki güne Adıyaman’ı sığdırmaya çalıştık. Ne mümkün sığdırmak! Adıyaman şehriyle, tarihi dokusuyla, sıcak ve samimi insanıyla, misafirperverliğiyle, sazıyla sözüyle, şiirleşmişti yüreklerimizde.
Dilime dolanan Nemrutun Kızı, yüreğimde ezgisel şiir, gözlerimde yağmur bulutu, bütünümde nasip olana bin şükür duası…
 
Yolcu yolunda gerekti artık…
 
Olur ya, an olur, gelir zaman
Yine nasip olur Adıyaman
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir