Sana da Ne Kaldı ki

NECATİ SARICA
Sana da Ne Kaldı ki
 
Uzaklardı diye diye
yakınlardır diye
yollarım uzun hep sıra sıra dediklerim benimle
bir bıçağın hıçkırıklarıyla kamaştığı kalbimin içinden süzülür gibi
sonra yeni dize arama bulma beni
şehre yaralı düşmüş kanatlarımda kar olduğunu
şehre yaralı düşmüş kanatlarımda kor olduğunu
buğusuyla ellerimi gökyüzünde unuttuğum portakal çiçeklerini
bir zamanlar benim de ellerim vardı
gökyüzünü tuttuğum
 
Gölgeler içinde gölgesiz kalmış her adımla benim
yollarım uzun yollarım hep sıra sıraydı
tabiplerin kaleme sığmaz oluşu kül rengiyle
kendime dert oluşumdan derdimi bilmez olmuştum
mezatlarında küçük haraçların haramileri
gitmediğim meyhanelerinden bile adım dillerine düşer olmuştu
 
Sesimden yüklenecek daha çok söylenmemiş
dudaklarıma bir sürgün nişanesi kan
yanarken gönül güllerimden bilmem ki ne kader
tecellisindeyim yakılsın meyhaneler dediğimin
yollarım sıra sıra yollarım uzun dediğimin
 
Bir aşk hikâyesinin gözleri yıldız yıldız doluyor
bir rüyada anlamıştın ya kendine
güllerinde diz çökmüş bir teselli ağlarken halime
aklıma tutunan ateşlerinden aklım yanıyordu
alnımda sıcak fikirler gül karasına
bodrum katların yatak yastığında solarken
seviyorum diyenlerin ah o seviyorum diyenlerin
dönüp baktığında uyandığın bir güzel rüyasında değildi
yatağının altında silah saklayanların aynaları da ne kadar kirliydi
 
Bak yerlere düşürdüğün gönlümün üstüne basıyorlar
sana da ne kaldı ki
kötü kalpler kirli aynalarda soldurduğun
sana da ne oldu ki kendi gözlerinin bakışlarıyla bir baksan
benim aynalarımda ne kadar güzeldi her bakışında bir başka güzeli
 
Ben şimdi platin bir taksinin içindeyim
her gün yeni bir rüyasında aradığım
korlar altında bile olsa
karlar altında bile olsa
uzaklardı diye diye “hiç” bir şey kaldı mı içecek
yakınlardır diye zehir olan şarabından süzülmüş bir tanesi narların
bir bıçağın hıçkırıklarıyla kamaştığı çığlık çığlığına
her kırılışıyla kadehlerin
ömrüm kaldı mı nar tanesine içecek kalbimin içinde süzülür gibi
gönlümde bir nar kaldı mı parça parça edecek
 
Arama bulma beni dediğim her gönlümün üstünü başını yırtıyorum
bilmem ki kader buğusuyla ellerimi gökyüzünde unuttuğum
bir zamanlar benim ellerim vardı
nar kabuklarından bilezikleriyle gökyüzünü tuttuğum
gölgeler içinde gölgesiz kalmış her adımla
kuşlar dönüyordu başımın üstünde kül olmuşların aşkına
 
Bir portakalın buğusundan ne olur ki
ne olur ki tecellisi ve kaderi
kendime dert oluşumdan başka
söylesene hiç kaldı mı içecek zehir olan şarabından
dudaklarıma sürgün nişanesi düşürmediğin kan
söyle ki berduşun olayım
bir basamak kaldı mı taş merdivenli sokaklarından
kendimi yaktığım gönül küllerinden bir ateş ile
kahrın karşısında eriyeyim
 
Ve ben senin kaderine sığamıyorum
dudaklarımı dudaklarına dayadığım
bu dünyada dengimiz yoktur
bir aşk hikâyesinin gözleri yıldız yıldız dolarken
bir kaderimde ben kendi kendimi vuruyorum
vur kadehi vur dedikçe
kadehlerin kırılışla başlayan hıçkırığı üzerine
yeminler ediyorum ve yeminlerim soluyor
 
Üşüyorum sen beni bir rüyada anlayana kadar kendine
ne uzaklardır ne yakınlardır yolları uzun
süt karasına bodrum katların yatak yastığında
boğulurken senin sesin
bak yerlere düşürdüğün gönlümün üstüne basıyorlar
sana da ne kaldı ki taş bebek kâkülünden süzülür gibi
senin de kendi gözlerinin bakışlarıyla baktığın benim aynılığımda
her bakışında yeni bir güzeli olduğun benim aynalarımda
her gün yeni bir rüyasında aradığım korlar altında
her gün yeni bir rüyasında aradığım karlar altında
hiçbir şey kalana kadar gönlüme dilediğim
bir gül bahçesinde bir somun ekmeğim
 
Serçe kuşları istiyorum başımın üstünde dönecek
kar kuşları istiyorum bütün bu dünyaları sarhoş edecek
ve bir sade kahvesinden gözlerinin
mum ışığında bile kalemlerim yansın diye
drink coca cola ays  içinde
kaderin oyunları hep oyun içinde
sen çocuk ben çocuk
ve senin en çok saklambaç oyunlarında kaybolmayı sevdiğin
ve ben her gece saçlarına okunurdum senin rüyalarında
bulu lebıl vadilerinden senin dağ doruklarına
yatağının altına ben silah saklamıyorum
bir bilsen
ben silahlarımı içimde kanatıyorum
senin şehrine yaralı düşmüş bir kartalım sadece
âşık sözüdür sanma ki sana dokunmaz
ben senin içinde kanat vuruyorum
 
Yine de vadilerinde aşkın
Bağdat’ın sokaklarında gibi bir hayalim geziyor olacak
uzaklarındır sandığın hep yakınlardır
korkma benimle sen
korkma seninle ben
yatağının altında hiçbir silahım yok
ben silahlarımı gönlüme kanatıyorum
ben sadece senin içinde kanatlarımı
ben senin içinde kendimi vuruyorum
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir