Piyale ile Yolculuk

ELİF YAVAŞ
Piyale ile Yolculuk
 
Ahmet Hâşim’i sever misiniz? Hâşim’in şiirlerinde yer alan karamsarlık silsilesi sizin kaleminize de yolcu oldu mu? Türk Edebiyatımızın mihenk taşıdır bazılarına göre, kimine göre de içine kapanıklığın şairidir o. Ahmet Hâşim sekiz yaşındayken annesini kaybettiği için bu boşluk çocukluk âleminde acı bir iz bırakır. İlk şiir kitabı Göl Saatleri’dir. Çağdaş Türk şiirinde empresyonizm ve sembolizm örneklerini veren bir sanatçımızdır. Şiirleri ve denemeleri ile edebiyatımıza katkı yapmıştır.
 
Ahmet Hâşim’in şiirlerinde; Bağdat’ta geçen çocukluğu, anne sevgisi, gece, hastalık ve ölüm, karamsarlık, yüzünü çirkin bulduğu için insanlardan kaçması, içe kapanıklığı gibi unsurlar dikkat çeker. 1885’te Bağdat’ta dünyaya gelen şairimiz Fransız sembolizmini çok iyi inceleyen biridir. Kelimelerin tekrarını yaşarız kimi vakit onun kaleminde. Akşam, yine akşam, yine akşam…
 
İkindi sonrası gökyüzünde beliren kızıllık, su sazlarında bütünleşen sessizlik, sararan yapraklar ve sonbahar, turuncudan sarıya kayan renkler, hüzünlü bir gece, yalnızlık, sessiz geçen günler, anne yokluğu birçok örnek temalarla şiire bürünür Ahmet Hâşim’de. Şairimizin ‘Piyale’ şiir kitabını okumuştum. Lise yıllarımızda okul kitaplarımızda yer verilen, halen kulağımızda anımsadığımız dizelere yolcu oluveririz.
 
Kimine göre sonbahar dinginliği çağrıştırır, kimine göre de ölümün habercisidir bu mevsim. Yorgun dizlerde demlenen her bir harf göl kıyısında derya oluverir şiirseverlerin ruhunda. İkindi sonrası gölgeniz önünüze düşer ve yaprak misali dalgalanıverir gönül. Tablo gibidir ömür. Ressamın fırçasında renklendikçe hayat bulur. Sonbahar gülüşünü bırakır avuçlarınıza, omuz silker yalnızlığa ve su kıyısında türkü tüttürür kendince. Uyku da ölümün küçük kardeşi lâkin karamsar olmadığımız sürece hep tebessümde buluşurlar aslında.
 
Ahmet Hâşim’in kalemiydi sararan yapraklar, kızıllığa susayan satırlar da şiirinde yolcu oluverdi belki de. Küçük yaşta annemizi kaybetmenin hüznü belki de şair yapıyordur insanı. İçe kapanıklığın sembolü olur yalnızlık, sosyal olmanın kralıydı belki de şiir yazmak. Sonbaharda sararan yaprakları sever misiniz? Kızıl bir günbatımında bulutlara aşkla bakıp şiir yazdınız mı? Güneşe çıkmayı sevmediğiniz için mecburen karanlığa sımsıkı sarıldığınız oldu mu? Sekiz yaşında hayata küsen bir ‘çocuk şair’in gözünden anlattım bunları belki de. Hayata nasıl bakarsanız öyledir. Her insanın beyninde senaryolar yazdıracak yaşanmışlıklar vardır, eğer güzel hatıralarınızı gönül pencerenize çıkarıp da gülen gözlerle bakarsanız hayat aslında çok güzeldir. Piyale ile yolculuğa çıkalım bir de. Hâşim’in Piyale şiir kitabından seçtiğim, çok bilinen “Bir Günün Sonunda Arzu” adlı şiirle yazıma son vermek istiyorum. Bir akşam vakti kuş cıvıltıları arasında geçen gül gibi saatleriniz olsun.
 
AHMET HÂŞİM
Bir Günün Sonunda Arzu
 
Yorgun gözümün halkalarında,
Güller gibi fecr oldu nümâyan,
Güller gibi,.. Sonsuz, iri güller.
Güller ki kamıştan daha nâlân,
Gün doğdu yazık arkalarında!
 
Altın kulelerden yine kuşlar,
Tekrarını ömrün eder ilan.
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam,
Âlemlerimizden sefer eyler.
 
Akşam, yine akşam, yine akşam…
Bir sırma kemerdir suya baksam.
Akşam, yine akşam, yine akşam…
Göllerde bu dem bir kamış olsam.
 
(Ahmet Haşim’in “Piyale” kitabından)
 

 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir