Karanfil Deste Gider

MEHMET AYCI
Karanfil Deste Gider | TÜRKÜ YAZILARI |
 
Sevgiyi ve sevgiliyi çiçekler üzerinden anlatmak güzel olduğu kadar kırılgandır aynı zamanda. Narinlik, naziklik, naiflik, incelik yanında kanatan bir tarafı da vardır. Sadece çiçek güzelliği değildir, içten içe bir kanama da boyar içimizde açan acı ve ayrılık çiçeklerini. Karanfil de böyledir.
 
Neşeli bir türküdür “karanfil deste gider”…  Tek gitmez yani…  Tek gül gider de, tek karanfil gitmez… Sevdiğimize deste göndeririz, bir deste karanfil… Kokusunun dosta gitmesi sadece uyak merakından değildir, doldurma da değil… Buradaki “gitmek” filinin aynı zamanda “yakışmak”, “uymak” anlamlarına da geldiğini hatırdan çıkarmamalı…  Zira hemen ardındaki dizelerde kendi gönlündeki kişi belli olduğu halde muhatabının gönlündeki kişinin merak edilmesi, belirsizliğine ince bir iğneleme durumu da var. Karanfilin “deste” gitmesindeki uyumu bekliyor “yakıcımız” doğal olarak… Yoksa “karanfil” imgesinin bir anlamı kalmayacak…
 
Neşeli bir türküdür dedik de, o kadar da değil… Ezgisi ne kadar neşeli olursa olsun, bir kavuşamama, bir hasret, bir arada kalmışlık havası hâkim türküye…  Nakarat kısmında “gün olur devran döner/ben de sararım yâri” derken bu beklenti daha da somutlaşıyor.
 
Türkünün ikinci dörtlüğünde, doğal akışın bozulması sembol olmaktan çıkıyor, alenileşiyor. Havuz, şadırvan, çeşme anlamalarına gelen “kastel”in “kuru” olup akmaması erotik çağrışım dahil, ilginin karşılıksız kalma durumunu bütün anlam katmanlarıyla kuşatıyor.  Öyle ya, yâr benzetilen gülden, sevilen diğer kadınlardan daha değerlidir.
 
Türkünün sözlerini yeniden okuyalım:
 
“Karanfil deste gider
Kokusu dosta gider
Benim gönlümde sensin
Senin gönlünde kimler
 
(Nanay ellerin malı
Çürük bellerin bağı
Gün olur devran döner
Ben de sararım yâri)
 
Kuru kastel akmıyor
Yar yüzüme bakmıyor
Üç deste gül kokladım
Yârim gibi kokmuyor”
 
Burada, koklanan üç deste gülün yâr gibi kokmaması “sen diğerlerinden, başkalarından, herkesten kıymetlisin ve özelliklisin” vurgusu için…
 
Türküyü rahmetli Muzaffer Sarısözen 1948 yılında Kilis’ten derlemiş. Kaynak kişi Şinasi Çolakoğlu…
 
Ben İbrahim Tatlıses ve Zara’dan dinlemeyi seviyorum. Karanfil hatırınız, af edersiniz, gül hatırınız bilir, artık kimden dinlerseniz…
 
 
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir