Hüzn ü Hazan

AZİZ SAVAŞ

AZİZ SAVAŞ
Hüzn ü Hazan
 
1.
Gene bir Hazan mevsimi
Tabiat bir kez daha kemâl-i hürmet ile vazifesini kusursuz tamamlayıp semerâtını takdim ettikten sonra tam bir teslimiyet tam bir sekînet ve vakar ile yavaş yavaş vedalaşıp bir sefere çıkmanın hüznünü yaşatıyor kalanlara
Yapraklar son canlarını da teslim edince hafiflemiş ve sararmış bir ten halinde havada lerzan kavisler çizerek bir bir düşüyorlar toprağın kucağına
 
Sahi neden hüznün ve ölümün rengi hep soluk olur neden güneş batarken neden can yapraktan çıkarken güneş ve yaprağın rengi hep sararır
Ve neden her zevalin yönü aşağıya doğrudur neden güneş yüksek ufuklarda batmaz alçalarak bir tablet gibi sularda erir
İnsan yaprak bitki neden kendini hep toprağın kucağına bırakır 
Hikmeti sual olunur mu bilmem
Ve neden o büyük sanatkar binbir hüner ile yaratıp bezediğini tekrar bozarak harabeye çevirir
Bu döngü neden bu tahavvül bu deveran
Bu hüzün bu firak neden hep tekrarlanır durur
Leyla neden Mecnun neden
Bu acıyı yaşatmak neden
Neden hayat gergefinde firak ile vuslat hep birlikte dokunur sevinç ile hüzün acı ile tatlı birlikte karılır
Gözyaşı o iksir o kimya nasıl olur da hem sevinç ve mutluluğun hem hüzün ve kederin ifadesi olur
 
2.
Hazan ve Hüzün
Aynı dilden olmasalar da ne muhteşem bir tenasüp
Ses mana ruh his renk hep aynı
Biri soluk ve bezgin bir ışık diğeri onu her ton ve renkte yansıtan bir kristal
Ne latif ne narin ne duygu dolu sözcükler
İçlenmiş bir çocuğun gözlerinin kıyısına gelmiş titrek ve ışıl bir göz yaşı tanesi gibi şebnem şebnem hüzün titrer üstlerinde
Tek başına telafuzları bile insanı başka bir aleme götürmeye başka his ve duygularla yaşatmaya yeter
Ses ve harfler sanki iksirden yapılmış süblimleşen ışınlaşan maddeler gibi duyulduklarında hemen buğulaşıverir mana ve ruha dönüşür de  ta içinize ruhunuzun derinliklerine hüzün işler
 
3.
Hazan mevsiminde en çok ağaçların haline acırım ben
Varlıklı bir insanın bir anda her şeyini yitirmesi 
Ya da evlad ü ıyâlinin etrafından dağılıp yapayalnız kalışı gibi bir anda kala kalırlar bir başlarına
 
O ne şenlikli bir aileleri vardı
Börtü böcek kuş arı kelebek hiç eksik olmazdı misafir hane ve sofralarında
Gündüzleri serçeler sokakta oynaşan haylaz ve neşeli çocuklar gibi bir daldan öbürüne kona kalka oynaşıp cıvıldaşırlardı dal ve yapraklarının arasında
Geceleri ise güzel ve yanık sesli bülbüller ve daha niceleri dallarına konar ay ve yıldızların bezediği gök kubbenin altında fasıl okurlardı
Uzaktan kurbağalar ve cırcır böcekleri ses ve enstrümanları ile onlara eşlik eder adeta bir açık hava senfonisi kurulurdu.
Bahar ağaçlar için bir düğün merasimiydi sankide
Baştan ayağa gelin gibi süslenir elvan elvan çiçekler ile bezenirlerdi
Etraflarına saçtıkları binbir türlü rayihalar ile börtü böcek bütün haşeratı kendine çeker mest ederlerdi
O ne zengin ve bereketli sofraları vardı türlü türlü tat, renk ve lezzette semerâtını hiç bir can sahibini mahrum etmeden kapısından çevirmeden her kese sunarlardı
 
Ya şimdi
Heyhat ki heyhat
Şimdi ise şen neşeli hayat dolu eski bir konağın harabeye dönmüş ıssız ve tenha damı altında kırış kırış olmuş derisi kemiklerine yapışmış eski bir konak hanımefendisinin mahzun ama vakur bir edayla feri sönmüş gözlerini mazinin o derin boşluğuna salışı gibi ağaçlar da öylesine yalın öylesine çıplak ve derileri kararmış halde ama umursamaz ve vakur bir edayla dal ve budaklarını göğün boşluğuna salıvermişler
O viraneye dönmüş konağın misafirleri arasında kala kala bir hala dallarına konup kendilerine teselli veren vefalı serçeler ile bir de zaman zaman ansızın çıkıp gelen  ve dalları arasında ıslık çalarak adeta kendileri ile alay eden kibirli bir rüzgar kalmıştır şimdi
 
4.
İşte Hazan işte Hüzün işte Hüzn ü Hazan
Öylesine vakur öylesine mütevekkil
Ne bir ses ne bir çığlık ne bir ağıt
Ses ve sözcükler hayvanatın icadıdır
Tabiatın dili sükut ve renklerdedir
Bir Derviş misali başka bir hal ve alemdedir
Bazen nur bazen nar bazen cemal bazen celaldir
Ama hüznü de sevinci de bir şiir bir nağme gibi
Ya da sevgilinin gözlerinde ışıldayan mavi bir alev gibi
Ansızın kavrayıverir kalbinizi
İşte Hazan işte Hüzün işte Hüzn ü Hazan
Budur
 
(Bu yazımı bütün yapraklarını döktüğü halde meyvesinin olgunlaşmasını ballanıp kızarmasını sağlamak için rüzgar yağmur ve soğuğa direnerek son ana kadar onu üzerinde tutan bahçemdeki hurma ağacına ithaf ediyorum)
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir