Her Çağın Delisi ve Bu Çağın

MEHMET ÇETİN
Her Çağın Delisi ve Bu Çağın
 
Geldin
Kendimiz gibi geldin kendimize
Kendine gelir gibi geldin kentimize
Bir elinde hayat, diğerinde ölüm
Bir elinde…
Bir elin daha mı vardı senin…
 
Görülmekten korkarak bakıyordu kadınlar sana
Ne kadar alışsalar da, geldiğin günden beri
Çocuklar seninle paylaşıyordu oyun hayatlarını
Aksakallar imreniyordu her gün geçişinden
Gözlerinden ve uzak hatıraların içinden
 
Yüreklerimizde çınlarken uzun ve kısa gecelerde
Birbirine sürtünen öfkeli metaller gibi
Tek ve çift kişiliksiz yataklarda
yalnızlığın sessizliği
 
Sen
Her gün bir başka güzelliğe bürünen
Gönlünce genişlemiş bir gecenin yüreğinde
Eşsiz bir sevgiliyle sabahlamış gibi uyanıyordun
Yeni ve aşina bir şiir halinde
 
Kıyısız, limansız denizler tanıyordu seni
Hırçın ve uysal uzak ve yakın dalgalar
Birbirine karışmayan seslerle sesliyorlardı adını,
"Kardeşim, hey kardeşim deli"
 
Yedi iklimin rüzgârları hatırlıyordu yüzünü
Hiçbir ayak izinin uğramadığı yollar
İmtiyazlı yolculuklara çağırıyordu seni
Kadim çınarlar el sallıyordu bütün yapraklarıyla
Parmakları açık avuçlar gibi, hala
 
Geldin
Yeniden gelir gibi geldin her gün
Ve bir tuhaf hikâyeyle
Yerle bir ettin bize ait ne varsa
Hak etmedin ne en içten sevgimizi
En sade saygımızı ne de
Hep bir hikâyeyi işaret ettin
Yaşadığımız hayatlar yerine
 
Hep aynı isim döküldü ağzından kalbimize
Çağlar öncesi bir 'ah'la birlikte:
'Leyla' diyordun, ağzını her açtığında
Leyla'ydı aktığın kime baktınsa
 
Anlatıp durdun yepyeni bir hikâye gibi
Binlerce yılın efsanesini:
"Çöl çepeçevre herkestir
Leyla'dır çöldeki tek vaha
Çöl unuttuklarımız, unutmak istediklerimizdir hatta
En zayıf anında hatırladığıdır hafızamızın Leyla
Çöl bütün rakamların birliği ve ayrılığıdır
Her sayıyı tek ve kendi kılandır Leyla
Çöl saatler ve takvimlerle akıp giden zamandır.
Bir anı-ı daimdir, ebedi şimdidir Leyla
Çöl kazandığımız her şeydir, neler neler pahasına
Kaybettiklerimizden sonra bizde kalandır Leyla
Her kumu bir sözcük olan bir lügattir çöl
Sözcükleri lal eden ismi-müsemmadır Leyla
Gri ayrılıklar, rengarenk kavuşmalar hep çöl, hep çöl
Vuslat ve ayrılıktan azadeliktir Leyla.
Her bahçeyi süsleyen çiçek ve diken, herkes
Has bahçede bize açan biricik güldür Leyla.
Çöl bir gerçekler mahşeri, kımıl kımıl, yığın yığın
Her gerçeğin üstünde, en yalın hakikattir Leyla
Çöl bir sınavdır hayata, ölüme ve aşka dair
Sınav sonrasının sonsuz dinginliğidir Leyla
Arayan herkes çölde,  aranan neyse çölde
Çölde aranan ve ancak çölde bulunandır Leyla."
 
Her an ve her yerdeydin sanki
Hep konuşuyordun varlığında ve yokluğunda
Kutsal bir ‘La’ ile ve inatla,
Lanetler gibi giydiğimiz kimlikleri;
"Hangisi Leyla'dır bu çoğaltılmış suretlerin
Bu çöl ne zaman bu yüksek binalarla doldu
Leyla hangi kılıktaydı en son
Hangi sihirli giyside kayboldu
Hangi aynaya bakar gece gözleri
bir sır gibi, kendini görmek için şimdi"
 
“Artık yeter” diyeceğiz diyebilsek
Bıktık diyebilsek “ah”ınla kopan fırtınalardan
“La” deyişinden bir devrimi başlatır gibi.
Korkuyorduk, umutlanıyorduk
Bizde olmayan ve sadece sende olan bir şeylerden
Her şey gibi bakışından ve hiçbir şey gibi
Ne zaman bir kadına değse gözlerin
Bir Leyla olduğunu hatırlıyordu kayıp bir zamanda
Ne zaman omzuna değse omzun bir erkeğin
Bir kahraman doğruluyordu içinde, kimsenin bilmediği
 
Artık çık alt üst ettiğin hayatımızdan
Ve çek git artık
Bize bırak alıştığımız cehennemi ve bırak bizi
Git bir şey bırakmadan kentimizde
Ve kendinden kendimizde
O tanıdık ve tuhaf hikâyenle git
Çek git artık tam zamanıdır şimdi
yüreğimizden ve kafeslerimizden
Gidebildiğin kadar uzaklara çek git
 
Ya bırak deliliği
Ya bize bırak kendini
 
Bizi kendimize bırak
-ma deli.
 
 
 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir