Bitimsiz Mektuplar

SÜNDÜS ARSLAN AKÇA Bitimsiz Mektuplar

SÜNDÜS ARSLAN AKÇA
Bitimsiz Mektuplar
 
Bizim gençliğimizde mektuplar vardı. Postacının yolu gözlenirdi sabah akşam.Hele mektup sevgiliden bekleniyorsa sabırsızlık bir o kadar artardı. Evimizin merdivenlerinde beklerdim. Bitimsiz mektuplardı onlar. Her bir sayfasına yârin parmakları dokunmuştu, her bir satırı yârin yüreğinden dökülen duygularla yoğrulmuştu.

Mektubu öyle bir özenle açardık ki zarfına da halel getirmezdik. Çünkü içi dışı doludur onun da. İnce, naif, duru ve kalbe dokunan duygular… Her satırı anlam yüklüydü. Cümleler itina ile seçilirdi. Kelimeler yarım yamalak düşmezdi satırların üstüne. Yazının güzelliğine dikkat edilirdi. Bir düzen, bir özen içinde yazılırdı. Okunası, okunası ve saklanılası…
.
Bizim gençliğimizde mektuplar vardı. Mektubun sonuna doğru bir de el çizerdik bazen. Sevgilerimizi kâğıt içine sarmalar postalardık.

Yazarken bir ezgi çalardı kulağımızda. Hasretin gergefinde aşk dokurduk. Bir günde bitirmezdik, zamana yayardık satırlarımızı. Bitmesin isterdik hiç. Yâr ile arandaki bağdı, yanında hissettiğin andı. Yazarken duyguları ruhumuzla yaşardık. Gözlerimizden inen damlalarla mürekkep iç içe geçerdi bazen. Binbir sözcükten daha anlamlıydı mürekkebin gözyaşı ile harmanlanıp oluşturduğu ebru sanatı.
Eskiden mektuplar vardı. Hâlâ saklarım onları. En kıymetli hazinem olarak görürüm. Bazen aklıma düşer gömülürüm sayfalar arasına. Yılları birbirine karıştırırım. Bir türlü bu güne gelemem. Epey kalırım sayfalar arasında ve de yılların arasında gezinip dururum.

Dostlarımın, arkadaşlarımın yanına uğrarım sayfalarda. Bir o ile bir şu ile gider gelirim.

Ne bitimsiz mektuplardı onlar. Sonuna ulaşmak istemezdik hiçbir zaman. Sonlar yeni başlangıçlardı her zaman. Ve eğer gelen özel bir mektupsa ki, köşe bucak saklardık. Sana ait olarak kalsın diye, bir yüreğin içinde barınsın diye. Kıskanırdık kâğıtları bile. Ortakçı kabul etmezdik. Hem görürlerse ayıp olurdu. Utanırdık, sıkılırdık büyüklerimizden…

Ne vazgeçilmez sayfalardı onlar. Ne değerlilerdi. Her satırı her parçası bir elin dokunuşuyla, bir yüreğin duygu dökümüyle oluşmuştu. Bir dostun, bir annenin, bir kardeşin içtenliğiyle yazılmıştı. Satırlar ruha bürünmüştü sanki. Kuru değildi, yavan değildi.

Ne bitimsiz, okunası mektuplardı öyle. Hâlâ saklarım her satırını, yazılan her şiirin dizelerini.

Yüreğimde çoğunluğu ve renkleri kaçmış sayfalar elimde. Her dokunuşumda, her sayfaları karıştırışımda ve her gömülüp okuyuşumda nasıl bir ruh hali içine girdiğimi anlatmak mümkün değil. Kaybettiğim insanların parmaklarının değdiği o satırlara ellerimle dokunurum, değen ellere ellerimi uzatırım, Elim boşta kalınca da satırların üzerine tuzdan damlalar bırakırım.

Ne paha biçilmez sayfalardı onlar… Günümüz gençliği bunu tadamadı. Bu güzelliğin farkına varamadı. Duygular özentisiz aktarıldı ve ilişkiler kısa, dostluklar yavan kaldı. İnternet üzerinden kuru, yarım yamalak ve bozuk bir Türkçe ile, argo sözcüklerin çoğunlukta olduğu söz dizilerini sundular birbirlerine. Sonrası bir tuşla temizlediler hepsini.

Şimdi ise yine mektuplar alıyorum. Yine renkli kâğıtlara yazılan yine yüreğinden dökülen incilerle buluşturan mektuplar. Ben şanslıyım galiba bu çağda başka mektup alan var mıdır ben gibi. Ve inanın bu mektupları beklerken yine heyecan duyuyorum, okurken çehremde her satırın bıraktığı akis… Beni mektupları ile mutlu eden yüreği öpüyorum. İyi ki yaşamımda ve iyi ki tanımışım.
Bizim dilimiz farklıydı. Bizim dilimizde mektuplar vardı. Okunası bitimsiz mektuplar. Hadi elimize boş bir sayfa alalım. Son bir mektup yazalım sevdiğimize. Bırakalım kalemi aktıkça aksın yüreğimizden. Bir el ve belki bir kalpte çizebilirsiniz. Bir köşesine de bir öpücük kondurarak…

 

BIR YORUM YAZIN

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir